- Anasayfa
- GÜNDEM Haberleri
- Dezenformasyon Yasası'nın Öngördükleri
Dezenformasyon Yasası'nın Öngördükleri
Türkiye’nin dezenformasyon yasası tasarısı, dezenformasyonu yeni bir suç olarak tanımlıyor. İfade özgürlükleri adına endişe ile anılan tasarı, sosyal medya kullanıcılarının tümünü ilgilendiren önemli değişikliklere sahip.
Geçtiğimiz on yıl, internetin ve sosyal ağların tüm dünyada yaygınlaştığı bir teknolojik atılım süreciydi. Bu süreçte ‘bilgi’ daha önce hiç olmadığı kadar hızla, ilk defa bu kadar fazla sayıda insana ulaşabildi ve ‘bilgi kirliliği’ aleni bir sorun haline geldi. 2016 ABD Başkanlık Seçimleri ve Brexit sürecinde, sosyal ağlarda kitlelerin bozulmaya uğratılmış veya yanlış bilgiler ile manipüle edilmesi, internetin demokrasilere doğrudan etkisinin somut örnekleri ve hükümetlerin ardı ardına interneti tahakküm altına alma girişimlerinin başlangıcı oldu.
Dezenformasyon tehdidini yasalar ile önlemeye çalışan öncünün Avrupa Konseyi olduğunu söylemek mümkün. 2017’de bu tehdidi tanımlamak ve politikalar oluşturmak adına hazırlanan raporun ardından bugün, benzer temaya sahip mücadeleler yaklaşık 30 ülkede işliyor.
Freedom House’un İnternette Özgürlükler 2021 Raporu’na göre, son on yıl aynı zamanda internette ifade özgürlüklerinin ciddi anlamda azalışına da sahne oluyor.
AKP ve MHP imzalarıyla Meclis’e sunulan ‘dezenformasyon yasası’ tasarısını da bu sürecin bir parçası olarak okumak ve Türkiye’nin internete dönük mevcut politikalarını kısa bir kıyas yoluyla kavramak mümkün.
Türkiye’nin Dezenformasyon Yasası Tasarısı
Türkiye’de AKP ve MHP imzalarıyla üzerinde çalışmaların bir süredir devam ettiği ve ‘yeni bir yasa’ söylentilerinin ortaya çıkışından bu yana ifade ve basın özgürlüklerini olumsuz etkileyeceğine dönük endişeler ile anılan yasa tasarısı, “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” olarak Meclis’e taşındı.
Kanun tasarısına dönük eleştirilere cevap veren AKP’lİ Mahir Ünal, kanunun bir sansür yasası olmadığını, dünyanın kabul ettiği dezenformasyon riskini hedef aldığını belirtirken Almanya gibi bazı ülkelerin yasalarını ‘daha sert’ olduklarını öne sürerek örnek gösterdi.
40 maddeden oluşan tasarı sosyal medya platformları, internet gazetecileri, basın mensupları ve sosyal medya kullanıcılarının tümünü ilgilendiren önemli değişiklikler öngörüyor.
‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yaymak’ Yeni Bir Suç Olarak Tanımlanıyor
Kanun teklifi, özellikle dezenformasyona dönük düzenlemeleriyle öne çıkıyor ve Türk Ceza Kanunu’na yeni bir suç eklenmesini içeriyor. Bu yeni suçun kapsamı, “halkı yanıltıcıyı bilgiyi alenen yaymak”.
Haklarında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası uygulanacak suçun failleri şöyle tanımlanıyor:
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde alenen yayan kimse”
Kamu Barışına Karşı Suçlar arasına yerleşecek yeni suçun failinde “özel kast, gerçeğe aykırı bilgide özel nitelik ve eylemde elverişlilik arandığı” ifade ediliyor. failin gerçek kimliğini gizlediği ve/veya suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştiği durumlarda cezanın yarı yarıya artacağını ekliyor.
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın faaliyetleri ve personeline yönelik suç barındıran içerikler de katalog kapsamına alınıyor.
Tasarı gerekçesinde dezenformasyon kısaca, “yalan haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eylemi” olarak tanımlanıyor. ‘Halkı yanıltıcı bilgi’, ‘gerçeğe aykırı bilgi’, ‘halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saiki’ gibi kavramların tanımlarına ise yer verilmiyor.
İnternet Haber Siteleri Basın Kanunu Kapsamına Giriyor
Tasarı, internet haber sitelerini Basın Kanunu’nun Cezai ve Hukuki Sorumluluklar kapsamına alıyor. Yeni düzenlemelere göre internet haber siteleri, anasayfaları üzerinde iletişim ve adres bilgilerini açık bir şekilde belirtecekler, içeriklerini ne zaman yayımladıkları ve içerikteki düzenlemeler tarihleriyle açıkça belirtilecek. Gerektiğinde Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere içerikler, iki yıl doğruluğu ve bütünlüğü sağlanarak saklanacak. İnternet haber sitelerinde zarar gören kişinin düzeltme ve cevap yazısı, hiçbir düzenleme ve ekleme yapılmaksızın sitede yer alacak. Yeni düzenlemeyle bu platformlarda çalışanlar da basın kartı talep edebiliyor.
‘Halkı Yanıltıcı Bilgi’yi Alenen Yayanların Basın Kartı Geçersiz Hale Getirilebilir
Tasarı kabul edilirse basın kartı başvuruları, İletişim Başkanlığı’na yapılacak ve basın kartı resmi bir kimlik belgesi olarak kabul edilecek. Başkanlık bünyesinde 9 kişiden oluşan Basın Kartı Komisyonu tarafından düzenlenecek olan basın kartını talep edenlerin, bir dizi şartın yanında ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçunun da dahil olduğu Kamu Barışına Karşı Suçlara karışmamış olması gerekiyor. Adli sicil kaydında basın kartı verilmesine engel bir suçtan mahkumiyeti bulunan kişilere bu mahkumiyetler adli sicil kaydından silinmedikçe veya yasaklanmış hakların geri verilmesine karar verilmedikçe basın kartı düzenlenmeyeceği öngörülüyor
Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin Görev Alanı Genişletiliyor
Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin görev alanı erişim engelleme ve içerik kaldırma kararlarının uygulanmasına yönelik diğer kanunlarda yer alan düzenlemeleri kapsayacak şekilde genişletiliyor. Birlik ve erişim sağlayıcılar arasında içeriğin kaldırılması ve engellenmesi konusunda hızlı adımlar atılabilmesi için yazılım ve donanım kurulması sağlanıyor. Erişim engelleme konusunda içerik ve yer sağlayıcının nerede bulunduğu ile değişen yetki farkı, yurt içi ve yurt dışı ayrımı kaldırılarak son buluyor.
Suç Barındıran İçerik Sahiplerinin Bilgileri Verilmezse, Sosyal Ağ Bant Genişlikleri %90’a Kadar Daraltılabilecek
Yeni tasarıya göre, Türkiye’den günlük erişim bir milyondan fazla olan Sosyal Ağ Sağlayıcıların temsilcileri artık Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşları olmak durumunda. Erişim 10 milyondan fazlaysa temsilci, teknik, idari, hukuki ve mali anlamda tam yetkili oluyor.
Sosyal Ağ Sağlayıcıları, B.T.K’ya başlık etiketleri, öne çıkarılan ya da erişimi azaltılan içeriklere yönelik algoritma, veri işleme mekanizmaları, reklam politikaları gibi, B.T.K’nın istediği bilgileri kuruma vermekle yükümlü oluyor. B.T.K Başkanının aldığı, içerik kaldırma ya da erişim engeli kararı uygulanmazsa, Türkiye’de yerleşiklerin ‘Sosyal Ağ Sağlayıcı’ya reklam vermeleri 6 aya kadar yasaklanabilecek.
T.C.K’da yer alan; çocukların cinsel istismarı, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarını barındıran internet içeriklerini oluşturan ve yayan faillere ulaşmak için gerekli bilgiler soruşturma aşamasında istenirse, Sosyal Ağ Sağlayıcı Türkiye temsilcisi bilgileri adli mercilere verecek. Bilgiler verilmezse bant genişliklerinin %90’a kadar daraltılması için süreç başlayacak.
Dünyadan Dezenformasyon Politikası Örnekleri
ABD, dezenformasyon problemini görünür kılan Cambridge Analytica Skandalı gibi bir dizi olayın merkezi olmasına rağmen sosyal ağ sağlayıcıları üçüncü kişilerin davranışlarından sorumlu tutulmuyor ve dezenformasyona karşı herhangi bir yasal düzlem oluşturulmuş değil.
İngiltere’de de dezenformasyona dair bir yasal düzenleme yok. Konu İngiltere’de parlamento komisyonları tarafından ele alınıyor. Zira, 1688 tarihli bir yalan haberi yayma yasağı, 1988 tarihli Kötücül İletişim Kanunu ve 2003 tarihli İletişim Kanunu bulunuyor. İngiltere’de Parlamento’ya bağlı Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komisyonu konuya ilişkin incelemeler yapıyor. Veri güvenliğine yönelik bir ‘Bilgi Komiserliği Ofisi’ bulunuyor. Acil Yanıt Ünitesi yanlış bilgilere karşı dört aşamalı bir stratejiyle çalışıyor:
1)Bul: Dezenformasyon yayan kaynakların bulunması ve gözetlenmesi
2)Değerlendir: Bulunan kaynağın risk değerlendirmesinin yapılması ve makamlara konuya dair bilgi verilmesi
3)Yarat: Doğru bir içerik yaratılarak dezenformasyon dolu anlatının dengelenmesi
4)Hedefle: Uygun içeriğin kamunun geneline görünür ve erişilir olabilmesine olanak sağlayacak şekilde hedeflenmesi
Fransa’da Aralık 2018’de Enformasyonun Manipüle Edilmesine Karşı Mücadele Kanunu ayrı bir kanun olarak yürürlüğe girdi. Bu kanuna göre günlük belirli bir sayıda kullanıcısı olan ağlar Fransa’da temsilci bulundurmak durumunda. sosyal ağlar seçim süreçlerinde sponsorlu içerikler hakkında hesap vermek durumundalar. Yalan haberlerin yayılmasını önlemek adına ise bu süreçte yasal işlem başlatılıyor. Yalan haberin tanımlanması ise 1881 tarihli basın özgürlüğü kanununa ve hakime bırakılıyor.
Kanunda yalan haber için üç önemli kriter bulunuyor:
1)Yalan haber açık olmalı
2)Yapay yollardan ve büyük çapta yayılmaya başlamış olmalı
3)Kamu düzeni veya seçim salahiyetini bozma potansiyeli taşımalı
Almanya, Aralık 2016’da dezenformasyon yayılımına karşı politika önerileri içeren kapsamlı bir rapor hazırlamasının ardından Ekim 2017’de Sosyal Ağların Düzenlenmesi Kanunu’nu (NetzDG) yürürlüğe aldı. Kanunun odağı ‘nefret söylemi’, amacı sosyal medya platformlarını hesap verebilir hale getirmekti. Kanun, dezenformasyonu yasal zeminde çözmeyi hedefleyen Türkiye’nin de dahil olduğu çoğu ülkenin öne sürdüğü gibi, dezenformasyonu yasal zemine oturtan bir kanun değil. Sosyal ağları düzenlemeyi hedefleyen yasa, dezenformasyona dair yeni bir yasa ortaya koymuyor. Mevcut kanunları işaret ediyor.
Bu kanun ile Almanya’da günlük 2 milyonun üzerinde kullanıcıya sahip sosyal ağ platformları suç unsuru taşıyan nefret, istismar, hakaret ya da kamu düzenini sekteye uğratan içerikleri bizzat kaldırmakla, aksi durumlarda 5 milyon euro ceza ödemekle yükümlü. Bunun yanında bir kimseye dair aslı olmayan, doğrulanamayacak, karalama ya da kamuoyunu olumsuz etki potansiyeline sahip yalan haber yapmak azami bir yıl, suç kasten işlenmişse 2 yıl hapis ya da para cezası ile cezalandırılabilir halde olduğu belirtiliyor.
Avrupa Konseyi, 2017’de ‘bilgi sorunu’na karşı politikalar oluşturmak adına hazırladığı raporda, yanlış bilgi yayılımına karşı ifade özgürlüklerinin korunarak önlem alınması gerektiğini belirtiyor, ‘dezenformasyon’, ‘mezenformasyon’ ve ‘malenformasyon’un tanımlarını detaylı bir şekilde sunuyor. ‘Yanlış haber’ deyimini kullanmaktan özellikle çekinen rapor, bu tanımın politikacılar tarafından ‘kabul edilemeyen’ haberleri tanımlamak üzere sık sık kullanıldığını, kavramın bu haliyle ifade özgürlüklerini korumayı öncelemeyen ülkelerde kısıtlayıcı bir etkiye sahip olabileceğini belirtiyor.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ‘yasal zemin’ çözümünü savunan bir dizi ülke için bu rapora ek olarak Fransa ve Almanya örnekleri, her ne kadar Almanya’nın düzenlemesi yeni bir yasa ortaya koymamış olsa da, birer meşruiyet kaynağı görevi görüyor.
Örnek olarak Kamboçya, Vietnam, Tayland, Endonezya, Singapur, Filipinler ve Malezya’nın son yıllarda oluşturdukları dezenformasyon karşıtı yasa gerekçelerindeki ortak nokta; Almanya’nın ya da Avrupa Birliği’nin düzenlemelerini meşruiyet kaynağı olarak sunmaları. Sıralanan ülkelerin sahip oldukları yasaların hepsi, ifade özgürlükleri bağlamında ciddi tartışmalara sahne oldu. Özellikle Malezya’nın yaşadığı süreç, dezenformasyon karşıtı yasaların istismar edilme potansiyelinin iyi bir örneği olabilir.
Malezya’da Yalan Haber Karşıtı Kanun, Nisan 2018’de Najib Razak Başbakanlığında yürürlüğe kondu. Yasa, 1MDB yolsuzluğunun daha fazla irdelenmemesi amacını taşıdığı yönünde sert eleştirilerin hedefi oldu. Yasa, yalan haberleri ‘bilerek yaratan, yayan, yayımlayan, dağıtan ve dolaşımda tutan’ herkesi cezalandırıyordu. Malezya’da yeni bir koalisyonun kurulmasının ardından yeni Başbakan Mohamad Mahatir, kanunu Ağustos ayında yürürlükten kaldırdı.
Şubat 2020’de, Pakatan Harapatan iktidarı son buldu. Yeni Başbakan Muhyiddin Yassin, bu kanuna gerek olmadığını belirttikten bir yıl sonra fikrini değiştirerek, Kral’ın öncülüğünde ve parlamentonun askıya alınmasıyla 11 Mart 2021’de Acil Durum Yönetmeliği 2021 adıyla, önceki kanunun ağırlaştırılmış bir halini aniden yeniden yürürlüğe koydu.
Suç; Covid-19 veya olağanüstü durumlarda halk arasında korku ve endişe yaratmak amacıyla tamamen ya da kısmen sahte haber içeren yayınların yayılmasını kapsayan bir hale geldi. Suçun işlenmesine yardımcı olmak, suçun kendisinden daha ağır bir cezaya uğruyor. Üç yıla kadar hapis cezası ya da para cezası öngören hüküm için polis memurları şüphelileri tutuklayabiliyor, verilere erişebiliyor ve süreçte hiçbir mahkeme kararı gerekmiyor, hükümet ve herhangi bir yetkili yönetmelik hükümlerini yerine getirirken gerçekleştirdiği eylemlerden sorumlu tutulmuyor.
Haber Kaynağı: Doğruluk Payı
0 Yorum