İmtihanın Şuurunda Olmak

Yazar: Dr. Murat GÜLNAR Tarih: 11 Nis 2018

Asıl yiğitlik; imtihan esnasında Rabbin tarafından sınandığının farkında olup gayret ve sabır ile sınavlardan bir bir geçip yükselebilmektir. Bizler de bir imtihan içinde bin bir imtihandan geçtiğimiz bu süreçte, imtihanın ne olduğunu, peygamber ve salihlerin başlarına gelenleri, ilahi yardımın ne zaman geleceğini ve kazananların mükâfatlarının bir kısmını yiğit olmak isteyenler için yazdık…

İmtihan, bir yönüyle insanın yaratılış gayelerinden birisidir.1 Bir başka yönüyle insanın ilahi bir elekten geçirilmesi, sağlamıyla çürüğünün ayrıştırılması ve böylece sadıklarla kâziblerin (yalancı) ortaya çıkarılması hadisesidir. Dünyaya gelen her insanın öyle veya böyle mutlaka karşılaşacağı, kaçınamayacağı bir hakikattir.

Allah Azze ve Celle insanı halife olarak seçmiş, ona bu görev için lazım olacak özellikleri bünyesine yüklemiş ve mücadele sahası olan dünyaya göndermiştir. Bunu yaparken de insanlığı Hz. Adem’in nezdinde daha cennette iken imtihan ederek bir nevi dünya imtihanına hazırlamıştır. İnsanın nefsinin varlığı, istek ve kabiliyetlerinin çeşitliliği ve bunlara ek olarak şeytan gerçeği bu imtihanın birer parçasıdır. Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin de ifade ettiği gibi imtihan sahasında nefis, şeytan ve bozulmuş çevre gibi insanı aşağı çeken ve yükselmesine mâni olan (bir nevi yerçekimi etkisi yapan) etkenler ve bu etkenlerle insanın vereceği mücadele asıl belirleyici olmaktadır.

Kur’an, imtihan konusuna değinirken bela, musibet, fitne ve imtihan kelimelerini kullanır, ona derin ve geniş bir anlam yükler. Bunlar içerisinde ‘fitne’ kelimesi ilginçtir. Araplar bu kelimeyi madenlerin içerisinde eritildiği, sağlamıyla cürufunun ayrıştırıldığı potaya isim olarak verirler. Bu manadan yola çıkarak denilebilir ki her bir fitne (imtihan) kişiyi ya da hareketi saflaştırmaktadır. Böylece görünüşte sağlam ama kalbi marazlı olanlar dökülsün, diğerleri daha da sağlamlaşarak yola devam etsinler. Bu durum bir cerrahın vücudu korumak ve kurtarmak maksadıyla kangren olmuş bir uzvu kesmesi gibidir.

Nasıl ki vücudun salahiyeti için bu operasyon zorunlu ise, İslami hareketin korunması, davetçilerin Allah’ın yardımına mazhar olması ve nimet verilecek kıvama gelmesi için de imtihan gerekmektedir. Bir insan düşünün; adeta tecrit edilmiş, sterilize (mikropsuz) bir ortamda yetişmiş olsun. Hiç mikropla karşılaşmamış bu kişinin bağışıklık sistemi yeterince gelişemez, herkesi nezle eden bir virüs belki de bu kişinin ölümüne sebep olabilir. İşte aynen böyle. Her bir imtihan kişinin veya hareketin mikrobik ortamlarla karşılaşmasıdır. Böylece hareket bağışıklık kazanacak, mücadeleyi öğrenecek, sağlamlaşacak, iç ve dış tehditlere hazır hale gelecektir. Bu anlamda düşünülürse şer gibi görünen imtihanın hayır olduğu anlaşılacaktır.

İman Edenlerin Zorlu İmtihanları

Tarihte Peygamberlerin ve onlara iman edenlerin birçok zorlu imtihanlardan geçtiğini biliyoruz. Allah Celle Celaluhu insanları ‘iman ettik’ demeleriyle bırakmayacağını, mutlaka imtihan edeceğini söylüyor. “İnsanlar, (sadece) ‘İman ettik’ diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?”2 Bu Sünnetullah’tır. (Allah’ın toplumlara uygulayageldiği kanunudur). İnsan musibet anında imtihanın sırrını anlayamıyor, ‘neden bununla imtihan ediliyoruz, şimdi bunun sırası mı?’ diye düşünebilir. Aslında tam da sırasıdır fakat biz hikmetini bilemiyoruz. Hikmeti daha sonra ortaya çıktığı zaman, geriye dönüp bakıldığında imtihanın hayır olduğunu anlarız.

Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Ashab-ı Kiram birçok zorlu imtihana girmişlerdi. Bunların içerisinde belki de en zoru “ifk” (iftira) hadisesidir. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in tertemiz zevcesine ve onun iffetine yönelik bir iftira atılıyor, Medine bu haberle çalkalanıyor, münafıklara ve Yahudilere Müslümanların arasını bozmak için fırsat doğuyordu. Allah dileseydi Hz. Aişe Radıyallahu Anha’yı temize çıkaran, onun tertemiz olduğunu beyan eden ayetleri (Nur, 11-20) hemencecik gönderebilirdi. Ancak Allah’ın muradı başkaydı. Düşmanların tehlikesi, bedene isabet eden yaralar, kısacası dış etkenler bir hareketi iç etkenler ve kalbe tesir eden fitneler kadar etkileyemez, yaralayamaz.

Bunun bilincinde olan münafıklar harekete geçmiş ve Hz. Peygamberi deyim yerindeyse can evinden vurmaya çalışmışlar, iffetine dil uzatmışlar, kalplere şüphe tohumları atmışlardı. Müslümanların içinden onlara uyan bazı gafiller de olmuştu. Tüm bu gelişmeler İslam toplumunun kalbinde yaralar açsa da ağır bir imtihandan geçmiş olsalar da sonuç Müslümanlar için hayır olmuştur.

Allah Celle Celaluhu Hz. Aişe hakkındaki ayetleri olaydan yaklaşık bir ay sonra göndererek bunda birçok hikmetleri ortaya çıkarmıştır. Bu olay bir daha böyle bir durumla karşılaşıldığında takınılması gereken tavra kadar takip edilecek metodu gözlerimizin önüne seriyor, bu anlamda imtihanın hayır olduğunu bildiriyor. Bunu söyleyen bizzat Allah Celle Celaluhu’dur: “O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur.

Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır…”3
Yani sonuç itibariyle imtihan hayra dönüşmüştür. Müslüman toplumun kenetlenmesine, kardeşliğin tesisine, yaraların sarılmasına safların sıklaşmasına vesile olmuştur. Bir daha böyle bir tuzağa düşmemek için gerekli toplumsal önlemlerin alınmasına, İslam toplumunun kıymetinin bilinmesine, böyle bir nimetin elden gitmesine çalışan her türlü fitneye karşı topyekûn siper olunmasına vesile olmuştur.

İmtihanları Kazananların Mükâfatları

Hiç şüphesiz imtihanlar ve onun getirdiği zorluklar karşısında Müslümanın en büyük yardımcısı ve destekçisi Allah Azze ve Celle’dir. Ancak bunun bazı şartları vardır. “Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar veremez.”4 Görüldüğü gibi Allah Azze ve Celle’nin düşmanların tuzağını boşa çıkarması, zararsız hale getirmesi sabretme ve ittika etme (Allah’tan hakkıyla korkma, emir ve yasaklarında hassasiyet) şartlarına bağlanmıştır. Aynı şey Yusuf Aleyhisselam’ın diliyle de söylenmektedir. “Ben Yusuf’um, bu da kardeşimdir. Allah bizi nimetlendirdi. Kim Allah’tan korkar ve sabrederse bilsin ki Allah Muhsinlerin mükâfatlarını zayi etmez.”5

Allah, Mekke’nin zor şartlarında iman eden, her türlü eziyete sabreden, mücadeleden vazgeçmeyen ve Allah yolunda hicret dâhil her şeyi göze alanlara Medine’yi nasip etmiş ve bunu Medenî sure olan Enfal suresinde bildirmiştir. Hatta öyle şartlar ki Ashab-ı Kiram’dan bazıları (Habbab bin Eret) gelip Rasulullah’a halini arz etmiş, çektiği eziyetleri anlatmıştır. Rasulullah ise bundan daha zorlu şartlara sabredilmesini tavsiye etmiş, geçmiş ümmetlerden örnekler vermiş, bu zorlu günlerin akabinde gelecek günlerin güzel olacağını bildirmiştir. Hicretten sonra Medine’ye yerleşen ve akabinde Bedir’de zafer elde eden Müslümanlara Allah Azze ve Celle o zor günleri hatırlatıyor ve bugün elde edilen nimetlerin o zor günlerin eseri ve Allah’ın bir lütfu olduğunu bildiriyordu. “Hatırlayın; hani sizler sayıca azdınız ve yeryüzünde zayıf bırakılmıştınız, insanların sizi kapıp yakalamasından korkuyordunuz. Öyle iken, Allah sizi (yerleşik kılıp) barındırdı ve sizi yardımıyla destekledi…”6

Bazen imtihan, verilecek nimetten (zaferden) öncedir ve onu tamamlayıcı niteliktedir. İbnu’l Kayyım el-Cevziyye, imtihanlarla ilgili prensiplerde bunu bir prensip olarak zikrediyor: “Bela ve sıkıntılarla imtihan, mümini birtakım hastalıklardan kurtarır, mükâfatının tamamlanmasını, derecesinin yükselmesini sağlar.”7 Örneğin Talut-Calut kıssasında Müslümanlar bir nehirle imtihan ediliyor, nehrin suyundan içen büyük bir kalabalık imtihanı kaybediyor, ordudan ayrılıyor. Sonrasında itaatlerini ispatlamış olan, sayılarının azlığına rağmen kendilerinden kat kat fazla düşmanla çarpışmayı göze alanlar zafere ulaşıyorlar. Allah Celle Celaluhu zaferi layık olanlara nasip ediyor.

YARDIMIN GELDİĞİ O AN

Tüm bunların ışığında şunu söylemek lazımdır. Başımıza gelen her türlü musibet ve imtihan Allah Azze ve Celle’nin bilgisi dâhilindedir. Bununla bizi geliştirmek, saflaştırmak, sağlamlaştırmak, olgunlaştırmak istemektedir. Biz Allah’ın muradını tam olarak bilemeyiz, yardımının ne zaman geleceğini de kestiremeyiz. Ama şunu çok iyi biliyoruz: Rabbimiz iman edenlerin ve kendi yolunda mücadele edenlerin yardımcısıdır. Onları asla yalnız ve yardımsız bırakmaz.

Peki Allah’ın yardımı ne zaman gelir?
Ümitlerin tükenmeye yüz tuttuğu, sabırların taşmaya başladığı, en umulmadık zamanda gelir. Genellikle sabırların zorlanması, son ana kadar elden gelenin yapılması beklenmekte, tüm bunlarla beraber “tükendik Ya Rabbi” denildiği anda ilahi yardım gelmektedir. “Yoksa siz, sizden önce geçenlerin başlarına gelenin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine darlık ve sıkıntı içerisine düştüler ki, peygamber ile yanındakiler ‘Allah’ın yardımı acaba ne zaman?’ diyecek kadar sarsıldılar. Bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.”8

Görüldüğü gibi Allah’ın yardımı en son anda geliyor. Yardımın geldiği zaman, işte o zaman hangi zamansa bilmeliyiz ki o en uygun, en isabetli, en hikmetli zamandır. Yeter ki biz o yardımın geleceği ana kadar sabırla, kararlılıkla yolumuza devam edelim, istikametimizi bozmayalım, umudumuzu kaybetmeyelim. Başımıza gelen imtihanlar çerçevesinde Kur’an ayetlerini bu gözle yeniden okuyalım, Mekki ayetleri okurken Hz. Peygamberi ve mücadelesini hatırlayalım, Kur’an’ın indiği o atmosferi teneffüs edelim.

Bu ayetlerin hâlâ taptaze olduklarını hissedelim, yaşayalım ve anlatalım. Kur’an’ı bu gözle yeniden incelediğimizde imtihanlar karşısında insanı teskin eden, Allah’a yaklaştıran, tevekkül ve sebat kazandıran onlarca ayet göreceğiz. Korkular, kaygılar yerini ferahlığa, sükûnete terk edecek, yeisler ve karamsarlıklar yerini gelecek adına umuda bırakacaktır. İşte o ayetlerden bazıları:
“Allah, kâfirlerin lehine, mü’minlerin aleyhine bir fırsat vermez.”9
“Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.”10
“Ey Peygamber, sana ve seni izleyen mü’minlere Allah yeter.”11
“Sakın, Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Yalnız onlarla hesaplaşmayı gözlerin şaşkınlıktan donakalacağı bir güne erteliyor.”12
Rabbimden, üç aylara girdiğimiz şu zaman diliminde imtihanlar karşısında sebat edecek kâmil bir imana ve maneviyata ulaşmayı tüm kardeşlerimize nasip etmesini diliyorum. Allah Azze ve Celle imtihanlardan sağlamlaşarak çıkmayı, İslami hareketin bu süreçte güçlenmesini nasip eylesin, İslami faaliyetleri bitirmek isteyenlere ise fırsat vermesin, tuzaklarını boşa çıkarsın. Amin.

Kaynak


1- Mülk, 2
2- Ankebut, 2
3- Nur, 11
4- Âl-i İmran, 125
5- Yusuf, 90
6- Enfal, 26
7- Bela ve imtihan, İbnul Kayyım el-cevziyye-Seyyid Kutub, s.32.
8- Bakara, 214
9- Nisa, 141
10- Âl-i İmran, 139
11- Enfal, 64
12- İbrahim, 42

Paylaş:  
Dr. Murat GÜLNAR
Dr. Murat GÜLNAR
Murat Gülnar 1974 Adana doğumlu olup aslen Elazığ’lıdır İlköğrenimini Dervişler İlkokulunda ortaöğrenimini Ömer Refika Halıcılar ortaokulunda lise öğreniminide Karşıyaka lisesinde tamamladı 1994 yılında başladığı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinden 2000 yılında mezun oldu 2004-2008 yılları arasında Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Aile Hekimliği Asistanlığı yaptı Halen aktif olarak Aile Hekimliği yapmaktadırYayın ...
Yazar Sayfasına Git