• Anasayfa
  • SİYASET Haberleri
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan 'sürtük' sözünü, "Biz hep milletimizin diliyle konuştuk" diyerek sahiplendi

Cumhurbaşkanı Erdoğan 'sürtük' sözünü, "Biz hep milletimizin diliyle konuştuk" diyerek sahiplendi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gezi eylemcilerine sarfettiği 'sürtük' sözüne, Kızılcahamam kampında sahip çıktı

04 Haz 2022 13:04:10

Erdoğan, Gezi eylemcileri için sarf ettiği 'sürtük' sözünü 'Biz hep milletimizin diliyle konuştuk' diyerek sahiplendi

Erdoğan 'sürtük' ifadesini böyle sahiplendi: Biz hep milletimizin diliyle konuştuk

   

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen "30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı"nda konuştu. 

Gezi eylemcilerine ilişkin "sürtük" ifadesiyle tepki çeken Erdoğan burada yaptığı konuşmada "Biz Gezi olaylarında sergiledikleri tutuma yakışan teşhisi koyduk. Biz hep milletimizin diliyle konuştuk. Milletimiz bu vandalları nasıl tanımlıyorsa biz de öyle dedik. Onlara bu söz neye karşılık geliyor bilmiyoruz ama dediğimiz çok açık. Milletimiz Gezicileri nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz" ifadelerini kullandı. 

Konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu da hedef alan Erdoğan, Suriye'ye olası bir askeri harekata ilişkin de yeni sinyaller verdi.

Erdoğan'ın açıklamaları özetle:

"Bunun için ülkemize kazandırdığımız eserleri milletimize verdiğimiz hizmetleri her seferde hatırlatmalıyız. Merdiven altı adaletçiliğe son verdik. Geçtiğimiz 20 yılda eğitimde yüksek öğrenim dahil bütçemizi 10,3 milyar liradan 274,3 milyar liraya çıkardık. Derslik sayımızı 611 bine yükselttik. 730 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Öğrencilerimize ders kitaplarını ücretsiz olarak verdik. 70 bin olan akademik personel sayımız 185 bine 1,5 milyon olan üniversite öğrencisi sayımız 8,3 milyona çıktı. İktidarı devraldığımızda 76 olan üniversite sayısı bugün 208'e çıktı.

'Muayene randevularındaki gecikmelerle ilgili şikâyetler gelmeye başladı'

Hastane yatak sayımızı 164 binden 258 bine çıkardık. Son dönemde devlet hastanelerindeki sağlık hizmetleri konusunda muayene randevularındaki gecikmeler başta olmak üzere sistemdeki kimi aksaklıklarla ilgili şikâyetler gelmeye başladı. Salgının bitmesiyle bu sorunları hemen gündemimize aldık süratle çözümünü sağlayacak adımları atıyoruz. 

'Güvenlik hattının eksiklerini yeni harekatlarla tamamlayacağız'

Türk Milleti için güçlü bir orduya sahip olmak tarih boyunca olageldiği gibi bugün de bir tercih değil, bir mecburiyettir. Güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu harekatlarla darmadağın ettik. Güvenlik hattının eksiklerini yeni harekatlarla tamamlayacak hem de tüm kuvvetlerimizi her türlü göreve hazır hale getirecek çalışmaları titizlikle yürütüyoruz.

Gezi olaylarıyla başlayan ve ardı ardına devam eden ihanetlerin ülkemize kur-faiz-enflasyon şer üçgeni üzerinden ödettiği ağır bedeller olmasaydı, bugün 1.5 trilyon doları bulan bir milli gelirle çok farklı bir yerde olacaktık.

'Türk siyasi tarihinin en talihsiz cilvesinin adı Kılıçdaroğlu'dur'

Türk siyasetinin en ağır cilvesi bize denk geldi, adı Kılıçdaroğlu'dur. Biz de çoğunlukla yok saymayı tercih ediyoruz. Biz de mecburen bu zatı paçasından tutup aşağı çekmek zorunda kalıyoruz. CHP'nin başındaki zat, güya salı günü sorduğumuz sorulara yanıt vermiş, güya 10 soru sormuş. Riyakarlığı, kifayetsizliği buram buram tütmektedir.

Siyasetin cilvesi diyebileceğimiz bazı kişiler ve konularla da uğraşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Türk siyasi tarihinin en ağır katlanması en zor cilvesi maalesef bize denk geldi. Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu'dur. Gülüp geçsek gülünecek tarafı yok biz de çoğunlukla yok saymayı tercih ediyoruz. kendisini uzun süre yok saydığımızda da arsızlara özgü bir cesaretle yalanın iftiranın zırvanın dozunu sürekli yükseltiyor. Biz de mecburen bu zatı ara ara paçasından tutup aşağıya çekmek durumunda kalıyoruz. Yine böyle bir mecburiyetle karşı karşıyayız. Güya bizim geçtiğimiz salı günü ASK parti meclis grubu toplantımızda sorduğumuz sorulara cevap vermiş. Sonra da güya bize 10 soru sormuş. Bizim sorularımıza verdiği cevapların her satırında bu şahsın sinsiliği, kifayetsizliği buram buram tütmektedir. 

Birinci sorum olan hiçbir ayrım yapmadan tüm terör örgütlerini lanetleyip lanetlemeyeceğine verdiği cevaptaki örgüt ilişkilerinden devletin terörle mücadele taktiklerine kadar tüm göndermeler Türkiye'yi birilerine gambazlayan hatta el altından müdahaleye çağıran alçakça tuzaklarla bezelidir. 

İkinci sorum olan Türkiye'nin PKK ve YPG'ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekleyip desteklemediklerine, yabancı postal gibi yapılan işlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir iğrençliği karıştırarak kirli zihnindeki hezeyanları bir kez daha sergilemiştir.

Üçüncü sorum olan Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği tartışmalarında devletinin izlediği politikaların yanında olup olmadığına ilişkin verdiği cevap sadece bu mücadele karşımızdaki olanları sevdirecek bayağılıktadır. 

Dördüncü sorum olan Türkiye'nin Akdeniz ve Ege'de yürüttüğü mücadelede kimin safında olduğu hususuna verdiği cevapla ülkesinin değil Rumların ve onları üzerine salanların yanında yer aldığını tekrar göstermiştir. 

Beşinci sorum olan dünyanın küresel krizin ekonomik boyunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye destek verip vermediği ne olup bitenlerden hiçbir şey anlamadığı için Türkiye'nin başındaki felaketin kendisi olduğunu gösterecek basitlikte bir cevap vermiştir. 

Altıncı sorum olan yalanı ve iftirayı bir kenara bırakıp bırakmayacağına, tam da kendi karakter fukarası tarzına yakışır şekilde aynı yalanları ve iftiraları tekrarlayarak cevap vermiştir. 

Yedinci sorum olan siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hatırlatmak hazırlatmak ve oyalanmaktan vaz geçip geçmeyeceğine yine bu mahfillerin telkin ettiği şekilde inkarla cevap vermiştir.

Sekizinci sorum olan bu toprakların tüm değerleri birikimleri ve kazanımlarıyla asil bir evladı gibi hareket edip etmeyeceğine, asil değil sefil bir şahsiyet olduğunu göstererek cevap vermiştir.

Dokuzuncu sorum olan partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, hırsızı, tacizciyi istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüp düşünmediğine, tüm bu rezilliklere üstünü örterek ortak olduğunu ikrar ederek cevap vermiştir. 

Onuncu sorum olan yüreği yetiş 2023'te cumhurbaşkanı olup olmayacağına ise sonunda zaten belli olan seçim tarihinin açıklanması bahanesiyle yüreksizliğini, çapsızlığını iradesinin ve ipinin başkalarının elinde tutulduğunu bir kez daha göstererek cevap vermiştir. 

'Sen şimdiden Haziran 2023'e hazırlan'

Seçim tarihi belli bizden yeni bir seçim tarihi istiyor. Sen şimdiden Haziran 2023'e hazırlan. Sen kendin sıkıysa aday oluyor musun olmuyor musun bunu açıkla. Soru diye papağan misali tekrarlayıp durduğu zırvalar ise onun sadece yalancılığını ve çapsızlığını değil aynı zamanda ülkesinin ve milletinin çıkarlarını savunacak kalibrede bir devlet adamı olamayacağını göstermiştir. 

Kendi kendine SADAT diye bir öcü uydurup bizim şirketin kurucusuyla evinde konuştuğumuzu söyleyecek kadar hayal alemine dalmış bu zata ne desek fayda etmeyeceğini biliyorum. Her gün altı da üstü de boş yalanlarla insanları tehdit ederek haysiyet cellatlığına soyunan birisinin bizi toplumsal çatışma çıkarmaya çalışmakla itham etmesi trajikomik bir çırpınıştır. Ben SADAT'ın kusucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim. Böyle bir görüşmem yok bay Kemal sen yalancısın. Sen cambazsın .SADAT'IN kurucusu denilen tuğgeneralle göreve getirdikten sonra benimle çalıştığı süre içerisinde cumhurbaşkanlığı külliyesinde görüşmelerim var ama evinde herhangi bir görüşmem söz konusu olmamıştır. Hem NATO'ya sahip çıkıp hem de bunun gereklerinin tam tersi beyanlarda bulunmak şark kurnazlığı değilse ahmaklığın dik alasıdır. 

'Altılı masa bunu bu kadar uzatmasın'

Altılı masa kimi seçerse o aday olacakmış. Altılı masa da bunu bu kadar uzatmasın. Kararını ne zaman verecekse versin. Altılı masanın altında olanlar da varsa onlar da meydana çıksın. Herhalde artık bu yıl içerisinde bu açıklamayı yapacaklardır. 

'Gezi olayları azgın azınlığın sessiz çoğunluğu sindirme teşebbüsüdür'

Türkiye son 10 yıldır yakın tarihimizin en kritik dönemeçlerinden geçmiştir. ülkemiz ekonomik sosyal siyasal bakımdan farklı yöntemler kullanılarak kuşatılmak istenmiştir. Milli iradeyi alt etmeyi hedefleyen bu dönemin işaret fişeği 7 Şubat MİT krizi ile çakılmıştır, ardından da Gezi olayları gelmiştir. Siz hala meseleyi anlamadınız mı diyen elebaşlarının da ikrar ettiği gibi gezi olaylarının ne ağaçla ne çevreyle ilgisi vardır .Şimdi buradan ben Bay Kemal'e ve CEHAPE'ye sesleniyorum Beşiktaş Çırağan Caddesinde o canım çınar ağaçlarının kesilerek orada çok farklı bir katliamın yapılmasını acaba gözü var görmüyor muydu? Peki bu konuda acaba ne yaptı? Çevreciler bu ağaçları kökünden kesenleri acaba hiç dillerine doladılar mı? Yok. Biz milyonlarca ağaç fidan diktik. Hala dikiyoruz. Şimdi Atatürk Millet Bahçesi'ne de Bay Kemal dikiyoruz. Bak alışacaksın bunlara ama senin çevreyle mevreyle alakan yok. İnşallah göre göre bunlara da alışırsın. Gezi olayları ağaç ve çevre kılıf altında Türk demokrasisine kurulmuş bir pusu, sokak terörü üzerinden milletin iradesini gasp etme girişimi azgın azınlığın sessiz çoğunluğu sindirme teşebbüsüdür. Bu olaylar Türkiye'nin IMF defterinin tamamen kapattığı tarihi günlerde doğrudan ekonomik bağımsızlığımızı hedef alan mandacı bir eylem İstanbul'un duvarlarının zulüm 1453'te başladı yazılarıyla kirletildiği Bizans heveslisi bir girişimdir. Bay Kemal bunları siz yaptınız. Zulüm 1453te başladı bu ifadelerin arkasında sen varsın sen! Sen bunların başında Beşiktaş'tan kalktın Taksim Meydanı'na kadar yürüdün."



0 Yorum

Yorum Yaz